30 Temmuz 2008 Çarşamba

Mango Ağacı






Yine sabah 6.00. Bu sefer kimsenin kapımı yumruklamasına gerek kalmadan uyandım. Ama daha kapımı açamadan, Manju diye bağırdı Rekha Didi. “Hajur” dedim. “Chiya” dedi. Hajur, buyur demek, chiya da çay. Çayımı aldım. Sigaramı yaktım. Yatakta oturup penceremin dışındaki “cannabis sativa (marihuana)” ağacına bakarak sigaramı içtim. Artık biliyorum ne ağacı olduğunu! Ev sahinin kardeşi ekmiş bir ara, yağmur ve güneş sayesinde kocaman olmuş. Kimse umursamıyor zaten varlığını. Yanında yavruları da var. Dünyanın pek çok yerinde mafya savaşlarına, hatta insanların ölümüne neden olmuş bu bitki, Nepal’de bir bahçede huzur içinde büyüyor. Etrafında mısırlar, fesleğenler ve çeşit çeşit dostuyla.

Burada da insanlar marihuana kullanıyorlar elbet. Yasal da değil. Ama memleketin en önemli problemi bu değil. Ben buraya gelmeden yaklaşık 2 hafta önce Mayıs başında yani, seçim yapıldı. Nepal tarihinde ilk kez, hükümet seçimle başa geldi. Bundan önce yüzlerce yıldır bu topraklar Nepal krallığıydı. Ta ki bir gün kralın oğlu, komplo teorilerine göre onun maskesini takan bir başkası, ailesini bir akşam yemeğinde öldürüp, intihar edene kadar….

Kral Birendra 1950’de dedesi Kral Tribhuvan ve ailenin tümüyle, en küçük torun Gynendra dışında, Rana’ların zulmünden ya da sözde vezirliğinden kaçarken bunu hayatının en büyük macerası sanıyordu kuvvetle muhtemelen. Rana ailesi, Shah ailesi Nepali ilk kez birleştirip tek krallık haline getirdiğinden beri Kralın vezirliği işlevini yerine getiriyordu. Kralın oğullarından biri, genelde veliaht Rana ailesinin kızlarından biriyle evleniyordu. Ancak kesin güce bu kadar yakın olmak Rana ailesine de gereğinden fazla hırs bahşetti zamanla. 1950’ye yaklaşılırken, Kral Tribhuvan’ı kendi otoriteleri altında tutan Rana’lar o ailesiyle Hindistan’a kaçarken kendine göre sebeplerle geride bıraktığı 2 yaşındaki torunu Gynendra’yı kral ilan etmek zorunda kaldı. Gynendra’ya zamanında bir falcının 2 kez kral ilan edileceksin demiş olması bundan sonraki olayları daha da çekici yapmış elbette. Rana’lar 2 yaşında bir kralla başa çıkmanın zorluğunu anlamış olacaklar ki, (terrible two) Kral Tribhuvan’ın şartlarını kabul ederek geri gelmesini sağlamışlar. Nesillerdir Nepal Kralına uygulanan Rana baskısı böylece sona ermiş.





Kral Tribhuvan öldüğünde, yerine 27 yaşındaki oğlu Birendra geçmiş. En büyük oğlu veliaht prensi Dypendra, İngiltere’de eğitim aldıktan ve ülkesine döndükten sonra gönlünü güzelliği dillere destan Devyani Rana’ya kaptırmış. Ancak annesi ve babası onunla evlenmesine izin vermemişler. Rana ailesinden gelmesi aslında geleneklere uyarken, babasının Hindistan’da sözü geçen bir politikacı olması, Hindistan’ın Nepal ile ilgili emellerine yardım edeceği fikri bu evliliği engellemiş.




Dypendra aşkın ve sonsuz gücün labirentlerinde kendini içkiye vururken, ailenin diğer fertleri de çeşitli kulislerle ve arkasından çevrilen oyunlarla işini kolaylaştırmamışlar. Babasından daha tutucu olan Dypendra zamanla, biran önce Kral olmasının onun için en hayırlısı olduğuna kanaat getirmiş.

Bu ailevi karmaşıklığın arasında, Nepal ülke olarak da gittikçe karışıyor tabii. Kralın ordusu önüne geleni Maoist diye öldürürken, Maoistler de boş durmuyor ve onlar da önlerine geleni para, otorite, güç sahibi olduğu için, Krala sadık oldukları için ya da sadece maoist olmadıkları için öldürdükleri ve gittikçe güçlenen bir gerilla micadelesine girişiyorlar. Halk zaten krallıktan onları önemsemediği için dertli yavaş yavaş maoistlerin güçlenmesi bir sürpriz olmuyor. Vaat ettikleri şeyler zaten halkın hakkı olan şeyler. Ayırım olmadan iş, sağlık ve eğitim. Dağlarda gerillalar, vadide kralın ordusu, sarayda Bizans oyunları. Her krallığın sonu böyle geliyor gibi….





Dypendra, bir akşam yemeğinde ailesinin kösteğinden yılgın, güce muhtaç, alkolden buğulu bir kafayla silahlarına sarılıyor ve kız kardeşi, erkek kardeşi, annesi, babası, büyükannesi dahil 14 kişiyi vuruyor. Sonra çıkıp intihar ediyor. Komada bir gün yaşatıldıktan sonra Rana’lar, hayatında ikinci kez olarak Gynendra’yı kral ilan ediyorlar. O falcı hayatta mı aceba? Bu arada halk tarafından çok sevilen Dypendra’nın bunu gerçekten yapmış olabileceğine kimse inanmıyor. Her köşede komplo teorileri doğuyor.

Taiwan’da Dypendra’nın yüzüne birebir uyan bir maske yapıldığından söz ediliyor. Kendisini vuran silahın elindekilerden biri olmaması, uzakta bir yerde bulunması, ve kurşunun girişinden uzaktan ateş edildiği sonucu çıkaran Nepal CSI’inin fikirleri yok sayılıyor. Yine de onurlu bir cenazeden sonra hayat devam ediyor. Nepal tarihinde iki kere kral olan tek adam ünvanıyla Kral Gynendra ülkeyi düzene sokmaya çalışma çabaları sonucunda olağanüstü hal ilan ediyor.

Maoist gerilla mücadelesi zirvede, kralın ordusu en acımasız haline bürünmüşken, halk demokrasi istiyor. Kral Gynendra pes ediyor ve Mayıs 2008’de Nepal tarihindeki ilk demokratik, çok partili gerçek seçim yapılıyor. Daha önce Kral Mahendra bir deneme yapmış ancak kraliçe evi terk edince seçime hile karıştırmak suretiyle aile saadetini korumayı tercih etmiş.

Halk seçeneklerine bakmış, bir yanda ne yapacağı, amaçları belli olmayan ufak tefek partiler, bir yanda onları yüzyıllardır en temel haklarından mahrum eden kral, öbür tarafta eğitim, iş, sağlık vadeden maoistler. (tanıdık geliyor mu bir yerlerden, bir de bunları deneyelim bakalım ne olacak?)

Seçimle başa gelen Maoist parti gerilla savaşını bitirmiş haliylen. Kendiyle mi savaşacak. Teoride çok kuvvetli ve aydınlık idealleri olan parti şu anda iktidarda. Benim Nepalde bulunduğum dönemde, Nepal ülke tarihinde ilk kez Krallık yerine Cumhuriyet olarak değişti. Kral daha küçük bir saraya, muhtemelen onlarca Nepalli aileyi aylarca geçindirecek miktarda bir maaşla emekli oldu.

Şimdi Nepal için düze çıkma zamanı. Eğer iktidardaki parti sözünü tutarsa ki ben oradayken, 1 öğrenci protestosu, 2 grev yaşandı gene, Nepal zamanla düze çıkacak…

Elimde "Kathmandu’da Ölüm ve Aşk" isimli İngilizce bir kitap, tüylerim diken diken yeni bir sigara yakıyorum. Elimden geldiğince kısa ve öz anlatmaya çabaladığım bu hikaye aklımı başımdan alıyor. Benim memleketim de badire üzeri badire atlatıyor ya oradan bir bağlantı kuruyorum Nepal halkıyla. Barış istiyorlar, huzur arıyorlar, hakları olandan fazlasını istemiyorlar. Sadece yaşamak istiyorlar…

Sonra hemen evin yakınında ki mango ağacına doğru yürüyorum. Babu’yla dolaşırken etrafta, bu bizim ağacımız demişti. Mango ağacımız ama mangoları yiyemiyoruz, çünkü çok yüksekteler ve kargalar bitiriyor…

Onların olan mangoları kargalar yüzünde yiyemeyen ve onun yerine para verip komşudan mango satın almak zorunda kalan bu halkı bir başka sevdim bugün ben….

2 yorum:

ST dedi ki...

Benim gazetelerim nerede?
Nepal'de mi kaldı yoksa :)
Taşkın

milon dedi ki...

canım arkadaşım ebi, seviyorum mango ağacını tamam, ama nerde yeni yazılar?:)
asl